Utandıran 5 Hastalık

Sağlığımızla ilgili günlük hayatta yaşanan öyle sıkıntılar var ki, nedense utanıp kimseyle paylaşamıyoruz.

Doğal olarak doktora gitmekten de çekiniyoruz. İdrar kaçırma, ağız kokusu, hemoroid bunlardan sadece birkaçı.

‘Başım yine çatlayacakmış gibi ağrıyor’, ‘Diyabetim var, artık beslenmeme özen göstermeliyim’ Sağlıkla ilgili bu tarz yakınmalar eş dost toplantılarında sıkça konu ediliyor.

Ancak hangimiz ‘Cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalandım’ demeye cesaret edebiliyor? Veya, hapşırırken idrarını tutamadığını itiraf edebiliyor? Bazı sorunlar var ki yargılanma, dışlanma veya ayıplanma kaygısıyla ağzımıza kilit vuruyor, sorunumuzu en yakınlarımıza bile açıklamakta güçlük çekiyoruz. Hatta, çoğu zaman utancımızdan doktora başvurmaktan kaçındığımız bile oluyor. Sorun da zaman içinde büyüyerek bizi toplumdan uzaklaştıran, içimize kapanmamıza neden olan bir problem haline gelebiliyor. Tedavide geç kaldığımız için hastalığın ilerleme ve geriye dönüşü olmayan ciddi tablolara ulaşması ise işin başka bir boyutu. Aslında iş ve sosyal hayatımızı olumsuz etkileyen bu hastalıkların çoğu, erken tanı konulduğunda kolaylıkla tedavi edilebiliyor. Önemli olan, utanmayı bir kenara bırakmak, herkesin böyle sorunlar yaşadığını düşünerek vakit kaybetmeden doktora başvurmak!

İşte anlatmaktan utandığımız sorunlar ve onlar için uzmanlarımızın sunduğu çözüm önerileri…

SABAHLARI AĞZINIZ KOKUYOR

Akşam yemeğinde kuru fasulyenin yanında çiğ soğan tüketir veya sarımsaklı mantıya karşı koyamazsanız, ertesi sabah ağız kokusu ile uyanmanız son derece olağan bir durum. Ancak ağzınızdan her sabah hoş olmayan bir koku yayılmaya başlamışsa ve siz konuşurken insanların geriye çekildiğini fark ediyorsanız, işte o zaman sorununuz kronik hale gelmiş demektir.

Nedenlerİ neler?

Nefeste oluşan kötü kokudan genellikle hidrojen sülfür bileşikleri oluşturan bakteriler sorumlu tutuluyor. Diş hekimi Metin Ağca, ağız içinde gelişen enfeksiyonun, diş eti hastalıklarının, çürük dişlerin veya birkaç saatten uzun süre kalmış besin atıklarının, bu bakterilerin yaşamalarına ve üremelerine uygun ortam hazırladıklarına dikkat çekiyor. Bunun sonucunda da ağız bölgesinden, hem kendimizi hem de çevremizi rahatsız eden koku yayılmaya başlıyor. Ayrıca tükürük salgısının azalması, diyabet, kronik nezle, sinüzit, yutak ve gırtlak iltihapları, akciğer, karaciğer, mide ve bağırsak hastalıkları ile metabolizma sorunları gibi dış etkenler de ağız kokusunda ‘sanık’ olarak karşımıza çıkabiliyor.

Nasıl Kurtulabilirsiniz?

Öncelikle sarımsak ve soğan gibi ağız kokusuna neden olan besinlerden kaçının. Tükürük, ağız kokusu ile savaşmanızın en güçlü yollarından biri. Çünkü tükürüğün içinde besin parçacıklarını dilin üzerinden söken güçlü enzimler ve bakteri öldüren maddeler yer alıyor. Dilinizin kurumasını önlemek ve tükürük salgısını artırmak için bol bol su tüketin. Ayrıca dişlerinizin tüm yüzeylerini ve dilinizin sırtını , günde 3 kez, 3 dakika boyunca özenle fırçalamalı, sonrasında da diş ipi kullanmalısınız. Alkolü sınırlı tüketmeli ve içiyorsanız sigarayı da hemen bırakmalısınız. Diş hekiminizden randevu almayı da unutmayın. Çünkü diş taşlarınızın temizlenmesi, çürüklerinizin veya diş eti hastalığınızın tedavi edilmesi gerekebilir. Ağız kokusu hala geçmezse, diğer nedenlerin araştırılması için farklı branşlarda detaylı bir muayeneden geçmeyi ihmal etmeyin.

2. OTURDUĞUNUZDA CANINIZ YANINIYOR

Oldukça yaygın bir hastalık olan hemoroid, makatta kanama ve şişlik, ödem, kızarıklık, akıntı, kaşıntı ve ağrı gibi yakınmalara neden olarak bizi zor durumda bırakabiliyor. Hemen herkeste birinci dereceden dördüncü dereceye kadar hemoroid olduğu biliniyor. Ancak bu hastalığın patolojik olarak ortaya çıkması için tetikleyici bazı unsurlar gerekiyor ki bunların başında yaşam tarzımız geliyor.Nedenleri neler?

Egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam sürmek, hatalı beslenme nedeniyle sürekli kabızlık çekmek veya tuvalette fazla zaman geçirmek, uzun süre ayakta durmak ya da aşırı güç gerektiren bir meslek sahibi olmak ve hamilelik, hemoroidin en yaygın nedenlerinden. Ancak hemoroidde en önemli sebep ise genetik faktörler.

Nasıl kurtulabilirsiniz?

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Çelenk, hemoroidden yakınıyor veya kabızlık sorunu yaşıyorsanız, sıvı ve posalı besin alımını artırmanız gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun için de her gün ortalama 8 bardak su içmeli ve 25 gram kadar posalı besin tüketmelisiniz. Stres vücudunuzun direncini kıran bir etken olduğu için gergin ortamlardan da kaçının. Antiseptik ılık suyla doldurduğunuz küvetin içinde 10 dakika oturmanız, ağrı ve kaşıntının hafiflemesine katkıda bulunabiliyor. Hemoroid birinci veya ikinci derecede ise doktorunuz size cerrahi tedavi önermeyebilir, ilaç tedavisi yeterli gelebilir. Bazı kremler şişliklerin küçülmesinde etkili olabilirken, kas gevşetici ve spazm çözücü etkiye sahip olanlar da ağrı ve kaşınma gibi yakınmalarınızın hafiflemesini sağlayabiliyor. Ancak kremlerinizi düzenli kullanmanıza rağmen 10 gün içinde bir iyileşme olmamış, kanama veya ağrı yakınmaları gerilememişse tekrar doktorunuza başvurun. Bu durumda kolonoskopi yöntemi ile altta ‘rektal kanser’ gibi ciddi bir sorun olup olmadığının netleştirilmesi çok önemli. Kanama, şişlik ve enfeksiyon oluşmuşsa, medikal tedaviden sonra cerrahi tedavinin devreye girmesi gerekiyor. Geliştirilen cerrahi metodlar (longo metodu, infrared koagülasyon, hemoroidal arter ligasyonu, lazer) sayesinde hemoroid artık herhangi bir cerrahi kesi olmaksızın tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alıyor.

3. TERDEN SIRILSIKLAM OLUYORSUNUZ

Terleme, sıcak ve soğuk karşısında vücudumuzun ısı düzenini sağlayan bir sistem. Hemen hepimizin ter bezleri aşırı efor sarf ettiğimizde veya çok sıcak havalarda en üst düzeyde çalışabiliyor ki bu normal bir durum olarak kabul ediliyor. Ancak yapılan araştırmalara göre; her 100 kişiden biri, aşırı terlemekten dert yanıyor. Acıbadem Bursa Hastanesi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ayhan Okumuş, tıp dilinde hiperhidrosis olarak adlandırılan aşırı terleme ataklarının en çok ellerde olmak üzere, ayak tabanları, yüz, koltuk altları ve gövdede oluştuğunu belirtiyor.

Nedenlerİ neler?

Hiperhidrosis, ter bezlerinin çalışmasını sağlayan sinir sisteminin aşırı çalışmasından kaynaklanıyor. Bu soruna pek çok faktör neden olabiliyor. Genetik geçiş, stres, tiroid bezinlerinin aşırı çalışması, böbrek üstü bezinden kaynaklanan bazı hastalıklar, şişmanlık, menopoz, ağır psikiyatrik hastalıklar, antidepresan veya uyku ilaçları ile bazı kanserlerin tedavisinde kullanılan hormonlar aşırı terlemeye yol açabiliyor.

Nasıl kurtulabilirsiniz?

Aşırı terliyorsanız sizi serin tutacak giysileri seçmeniz gerekiyor. Öncelikle talk pudrası veya bazı solüsyonları denemenizde yarar var. Eğer aşırı terleme sorununuzla başa çıkamıyorsanız, tedavi için bir doktora başvurun. Op. Dr. Ayhan Okumuş, terlemeye karşı uygulanan çeşitli tedavi yöntemlerini şöyle sıralıyor: Gerekirse terlemeyi azaltmak için ilaçlardan yararlanılabiliyor. İlaç tedavisiyle sinir aktivitesi azaltılmaya çalışılıyor. Ancak, bu tedavi yeterli gelmeyebiliyor. Aşırı el ve ayak terlemelerinde iyontoforez yöntemine başvuruluyor. Bu yöntem, küçük su banyosu içinde el ve ayaklarınıza hafif elektrik akımı verilmesi esasına dayanıyor. Hafif ve orta derecede terlemeniz varsa iyi yanıt alınan bu yöntemin sık tekrarlanması gerekiyor. Cerrahi tedavi ile koltuk altlarındaki aşırı terlemelerde, sorunlu bölgedeki ter bezleri harap edilerek veya çıkartılarak çözüm sağlanabiliyor. Ancak bu müdahale sadece koltuk altındaki aşırı terlemelerde yararlı olabiliyor. Cerrahi olarak sempatektomi yöntemi ile de aşırı terlemeye neden olan sinir sistemine müdahele edilerek sorun önlenmeye çalışılıyor. Fakat bu teknik yan etkileri fazla olan ağır bir cerrahi müdahale olduğu için günümüzde pek sık kullanılmıyor. Op. Dr. Ayhan Okumuş, günümüzde aşırı terleme sorununda en sık botoks yönteminden faydalanıldığını belirtiyor. Sculpture Therapy Center’den Dermatoloji Uzmanı Dr. Betül Şengör’de, botoksun özellikle koltuk altı olmak üzere el, yüz ve kasık terlemelerinde etkili olduğunu söylüyor. Deri altına çok az miktarda enjekte edilen botoks, ter bezlerini çalıştıran sinirleri felç ederek yarar sağlıyor. Botoks’un etkisi genellikle 4-10 ay sürüyor. Etki geçmeye başladığında ikinci uygulama yapılıyor.

4. HAPŞIRIRKEN İDRARINIZI TUTAMIYORSUNUZ

Yapılan çalışmalar, 18 yaşından büyük kadınların yüzde 25’inin idrarını kaçırdığını ortaya koyuyor. Hatta bu sorun, bazılarımızda günlük yaşamı sınırlandıracak kadar sıkıntı yaratabiliyor. Eğer siz de güldüğünüzde, öksürdüğünüzde veya hapşırdığınızda idrar kaçırıyorsanız doktora başvurun. Ayrıca idrar yapma hissi geldiğinde tuvalete yetişemiyor ve hiçbir zaman idrarınızı tam olarak boşaltamadığınız hissine kapılıyorsanız da uzman görüşü almayı ihmal etmeyin.

Nedenleri neler?

Pelvik taban kasları zayıfladığında öksürme ve egzersiz gibi karın iç basıncını artıran durumlar, üretranın açılarak idrar kaçırmasına yol açabiliyor. Bir başka neden ise mesane boşalmasını kontrol eden kasların istemsiz olarak gevşemeleri. Çok sayıda müdahaleli doğum yapmak, iri bebek doğurmak, ailesel yatkınlık, obezite ve menopoz da idrar kaçırmaya neden olabiliyor. Güçlü bir idrar yapma ihtiyacı hissettiğiniz anda idrar kaçırmanız, mesane kaslarınızın aşırı aktif olmasından kaynaklanıyor.

Nasıl kurtulabilirsiniz?

En doğru tedavi idrar kaçırma tipine göre belirleniyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ebru Füsun Işık, bazı idrar kaçırma tiplerinde uygulanan ilaç tedavisi ile başarılı sonuçlar alındığını belirtiyor. Özellikle sıkışma tipi idrar kaçırmalarda, buradaki kası gevşetmeye yönelik ilaçlar kullanılıyor; bu ilaçlar tuvalete gitme sayısını azaltıyor veya tuvalete giderken kaçırma riskini önlüyor. Kegel egzersizleri olarak adlandırılan pelvik taban kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizler, stres tipi idrar kaçırmada etkili olabiliyor. Bu tedavi ile idrar torbası ve idrar yapma ile ilgili kasların kontrol altına alınması sağlanarak pelvik taban kasları güçlendiriliyor. Stres tipi idrar kaçırmada ilaçla tedavi başarı sağlayamıyor. Günümüzde idrar kaçırmanın tedavisine yönelik çok sayıda cerrahi seçenek var. Lokal anestezi altında, daha az kesi ile çok kısa sürede yapılabilen bu yöntemler sayesinde yüzde 85-90 oranında iyileşme sağlanıyor. Doktorunuz sizin için en uygun yöntemi önerecektir.

5. CİNSEL YOLLA BULAŞAN BİR HASTALIĞINIZ VAR…

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların genellikle birden fazla sayıda partneri olan veya günlük ilişkileri benimseyen kişilerde ortaya çıkması ve bulaşıcı özellik taşıması nedeniyle bu tarz bir hastalığa yakalandığımızda utancımızdan adeta yerin dibine giriyoruz. Hatta yadırganabiliriz kaygısıyla doktora başvurmaya bile çekiniyoruz. Bunun sonucunda hastalık ilerleyerek geri dönüşü olmayan ciddi sorunlara neden olabiliyor ve enfeksiyon partnerimize de bulaşabiliyor.

Nedenleri neler?

Birden fazla sayıda partnerle birlikte olmak ve sık sık partner değiştirmek, cinsel yolla bulaşan hastalıkların en önemli nedenlerinden. Eğer tek eşliliği benimsiyorsanız, eşinizin de size sadık kaldığından emin olmalısınız. Bu hastalıklara yol açan bir başka önemli etken de korunmasız, yani prezervatif kullanmadan ilişkiye girmek.

Nasıl kurtulabilirsiniz?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Numan Bayazıt, tek eşliliği benimser veya her ilişkide prezervatif kullanırsanız, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan yüzde 99 gibi yüksek bir oranda korunabileceğinize dikkat çekiyor. Ancak eğer bu tarz hastalıklara yakalanmışsanız, zaman kaybetmeden doktorunuzla görüşün. Unutmayın ki belirtiler kaybolsa bile hastalığınız tedavi edilmeden geçmez. Tedavi görmezseniz kısırlık veya dış gebelik gibi ciddi sorunlar gelişebilir, enfeksiyon partnerinize bulaşabilir. Ayrıca herhangi bir cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanmak, AIDS’e neden olan HIV virüsü almış olma ihtimalini de artırıyor. Aslında bu hastalıkların çoğu erken evrede tespit edildiğinde kolaylıkla tedavi edilebiliyor. Hap, enjeksiyon veya ciltteki yaraların üzerine pomat şeklinde sürülerek kullanılan ilaçlar yarar sağlıyor. Ancak belirtiler kaybolsa bile tedavinizi mutlaka tamamlayın ve partnerinizle ilişkiye girmeyin.

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir