70 yıla 300 sayfa

İyi bir yaşam öyküsü kaleme almak, iyi bir yaşam sürmek kadar zor olabilir, derler. Bir insanın ortalama 70 yıl süren yaşamını, 300 sayfalık bir kitaba sığdırma düşüncesi, nicedir biz dünyalılar tarafından yoğun bir ilgiyle karşılanıyor.

LÜSYEN – TARİHE GİZLENMİŞ BIR AŞKIN HİKAYESİ / Can Dündar / Can Yayınları

Can Dündar’dan değil de bir başkasından, yazıyla daha sıkı fıkı ilişkisi olan birinden, belki bizatihi bir edebiyatçıdan dinlemek daha iyi olurdu. Lüsyen Hanım’ın hikayesini. Dündar kötü yazdığından değil, hikaye daha fazlasını istediğinden. Türk Edebiyatı’nın Şair’i Azam’ı Abdülhak Hamit Tarhan 60, Lüsyen Hanım 18 yaşındayken aralarında tarihin gördüğü en ateşli aşklardan biri başlar. Derken bir gün, Lüsyen Hanım bir başkasıyla evlenir. Üstelik bu işte şairin de rızası vardır, denir. Gel gör ki, ayrılık acısı katlanılır gibi değildir. Yedi yıl boyunca iki aşık arasında mektuplar gidip gelir, sonunda İstanbul’da yeniden birleşilir. Bilmeyenler için iyi bir keşif fırsatı, bilenler için biyografi – roman arası.

BÜYÜK YAZARLARIN GİZLİ HAYATLARI / Robert Schnakenberg / Sel Yayıncılık

“Öğretmenlerinizin size büyük yazarlar ve şairler hakkında asla anlatmadığı şeyler” gibi gel-gel’li bir alt başlık taşıyan, illustrasyonlarla renklendirilmiş, eğlenceli ve kolay okunup tüketilen bir kısa biyografiler toplamı olan kitabın içinde Batı Edebiyatı’nın tanıdık yüzleri, tanınmayan yönleriyle karşınıza çıkıyor. Shakespeare’le açılış yapıyor, Walt Whitman ve Lewis Caroll gibi kült isimlere uğruyor, Joyce, Kafka, Faulkner’ın takıntılarını didikliyor. Sylvia Plarh,jack Kerouac ve J.D. Salinger gibi asilerin sayfalarına ulaşıyoruz. J.R.R. Tolkien’in ne kadar kötü bir şoför olduğunu, F.Scott Fitzgerald’ın parti çılgınlıklarını, jack London’ın günlük viski tüketim miktarını bir çırpıda öğrenmek için “özet geç” tarzında yazılmış, eşsiz bir kaynak.

VAKİT ÖLDÜRMEK / Paul Feyerabend / Ayrıntı Yayınları

Otobiyografiler neden harikadır? Çünkü kaleme alan kişi istemese asla bilemeyeceğimiz birtakım neşeli bilgiler buluruz onlarda. Örneğin felsefeci Feyerabend’in en sevdiği fotoğrafı, ölümünden iki yıl önce mutfakta çekilmiş mutlu bir “bulaşık yıkıyorum” portresidir. İnsanın kendisine karşı muhteşem soğuk bir bakış açısı geliştirebileceğinin kanıtıdır otobiyografi. Ailesini, sevgililerini, akademik kariyerini anlatırken okuru hayran bırakır. Londra, Bristol, upuzun Berkeley yılları, Yeni Zelanda ve Zürih. Maaşına ve şehrin güzelliğine göre ders vereceği üniversiteyi seçen, Karl Popper hayranı bir anarşist. Bir felsefeciden çok, bir beatnik tarafından yazılmış gibi görünen, “pulp fiction” tadında, isteyene roman niyetine bir öz yaşam öyküsü. Yayımlandığı yıl, Feyerabend ölür.

ÖP VE ANLAT / Alain De Botton / Sel Yayıncılık

Biyografisi yazılacak kişinin kim olabileceğine dair şaşmaz kurallar vardır: Ünlü olmalıdır, değilse de biyografisi yazıldıktan sonra ünlü olma potansiyelini taşımalıdır. Yaşıyor olabilir ama ölüsü makbuldür. Yeni ölmüşse daha bir kaleme gelir. (Hatta Nick Hornby’nin nasıl biyografi yazılması gerektiğine dair geliştirdiği sevimli bir Charles Dickens Endeksi vardır, komiktir.) Alain De Botton ise tüm sistemi tersine çevirerek bir biyografi yazmış ve biyografi denen türün sınırlarını ve sorunlarını eğlenceli bir biçimde tartışmıştır. Biyografinin dar alanını sonsuza kadar genişleten, sevgilinize çok daha araştırmacı bir gözle bakmanıza yol açabilecek, kıkır kıkır gülerek okunabilecek bir sıradan insan biyografisi, sevgilinin portresi.

SÖZCÜKLER / Jean-Paul Same / Can Yayınları

Eğri oturalım, doğru konuşalım: Nobel ödülüne layık görülen ama bunu reddeden bir adamın otobiyografisi, hele ki Fransa gibi bir yerde, kafadan çok satanlar listesine girmek demektir. Kaldı ki, adam diye bahsetme cesaretini gösterdiğimiz kişi, Jean-Paul Sartre’dır. varoluşculuğun babasıdır, 20. yüzyılın düşünce dünyasındaki en önemli figürlerden biridir. Ama elbette Sözcükler’i önemli kılan başka şeyler de vardır. Sartre, bu metinle çocukluğuna doğru cesur bir yolculuğa çıkar. Kendini inşa eden süreci çocukluğu üzerinden, eşine pek rastlanmayan bir yetkinlikle ve ürperten bir dürüstlükle okur. Sözcükler otobiyografi türünün en kendine has örneklerindendir. Bir kere okuyan, başka hayat öykülerinin samimiyetinden şüphelenir. Şiddetle önerilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir