Tuzağın Böylesi
Vakti zamanında bir eşkıya çetesi yüksek dağlarda yol alıp soygun yapıyor, fakat dağların sarplığından dolayı kendileriyle başa çıkılmıyordu.
Zamanın halifesi güvenilir bir tüccar çağırttı. Ona bir katır verdi ve hayvana çok güzel iki sandık yükletti. Tüccara bir miktar da para veren halife, sandığı taşra valilerinden birinin hanımına hediye olarak götürdüğünü söylemesini ve ticaret kervanıyla birlikte gitmesini istedi.
Tüccar üzerinde iki sandık yüklü katırıyla birlikte kervanın önünde yürümeye başladı. Yolda önlerini kesen eşkıya çetesi bütün eşya ve malları gasbedip kervandakileri çırılçıplak bıraktılar. Tüccarın katırını da alarak dağlara çekildiler.
Ve tabi önce o iki güzel sandığı açtılar. Sandıkların içinde güzel kokusu bir anda etrafa tatlılar doluydu. Tatlıların güzelliği de insanları hayrete düşürüyordu. Hepsini tek başına yiyemeyeceğini gören çete reisi bütün adamlarını çağırdı. Daha önce benzerini görmediği tatlıları silip süpürdüler. Halbuki tatlıların içine çok kuvvetli zehir karıştırılmıştı. Böylece çetenin hepsi birden zehirlenerek helak oldular; eşkiyanın kökü kazınmış oldu.
Öte yandan tatlıların zehirli olduğunu bilen tüccar, soygundan sonra kervan sahiplerine, halifenin tuzağını anlatmış ve beklemelerini söylemişti. Üç beş saat sonra gidip nal ve eşyalarını geri aldılar.