Hiç Yatağa Atılacak Bir Kadın Olmadım
Cafe Sohbetleri’nde hep sadece bir kişiyle söyleşi yapmamıza alışık olanlar, “Şimdi niye iki sanatçı?” diye düşünebilir. Bunun sebebi şu:
Hülya Koçyiğit, “Aşk Eski Bir Yalan” adlı yeni bir diziye başladı. 29 Ekim’den itibaren FOX’ta yayınlanacak bu dizinin senaristi Türkiye’nin “Aşk-ı Memnu” dizisiyle tanıdığı Itır Esen…
Şimdilerde Show TV’de ekrana gelen “Kuzey Rüzgârı” dizisinde de oyunculuk yapan Itır Esen, senaryosunu yazdığı “Aşk Eski Bir Yalan”da da küçük bir rol üstlendi.
Böylece Türk Sineması’nın iki ünlüsü aynı yapımda oynama şansını bu kez “Aşk Eski Bir Yalan”la elde etti. Koçyiğit ve Esen’le, dizinin çekildiği Abut Yalısı’nda sohbet ettik.
Söyleşiye gitmeden Yazı İşleri ekibinden herkesin Itır Esen‘in yaşı üzerine tahmini olduğu için haliyle ilk sorum o oldu. Itır Esen, “Yaşım 50” dedi ve tahminleri çökertti.
Itır Esen’le sinemada hiç oynamadınız bildiğim kadarıyla?
Hülya Koçyiğit: Itır’la oynamadım ama babasıyla (N’ayır, n’olurların yaratıcısı Hayri Esen) oynadım. Babası aynı zamanda çok iyi bir dublaj sanatçısıydı. Dublaj için çok dolaşmıştım etrafında. Ne olur beni de aranıza katın ben de kendimi seslendirmek istiyorum diye.
Itır Esen: Vakitsizlikten herhalde… Filmden filme gidiliyordu.
H. K.: Vakitsizlikten elbette ama bir de alışkanlık da olmamış. Sen o zaman çok küçüktün herhalde. Sonra Itır’ın oyunculuk yaptığını duyunca çok heyecanlanmıştık.
I.E.: İlk kez bu dizide birlikte oynuyoruz.
H.K.: Şeytanın bacağını kırdık .Hangi roldesiniz? Oynuyor musunuz gerçekten?
I.E.: Konuk oyuncuyum. “Sinan”ın torununun annesi rolündeyim. Mini minnacık bir rol…
H.K.: Ben de kızdım. Daha büyük roller var, niye küçük bir rol?
Senaryo yazmaya ne zaman başladınız?
I.E.: Geçen sene çok ağır hastalıklar geçirdim peş peşe. Bir sene yaklaşık hastanede yattım.
Geçmiş olsun, ne gibi rahatsızlığınız vardı?
I.E. : Akciğer enfeksiyonu. O arada yattığım yerden bir sürü hikâye yazdım. Ve ilk andan itibaren Hülya Hanım’ı düşünerek yazdığım bir şey bu. Onun üstüne kuruldu.
Enfeksiyonun yan etkisi mi bu?
I.E.: Evet, onun yan etkisi… Herhalde çok film seyretmekten ve bu işin içinde olmaktan dolayı. Ertem Abi’nin (Eğilmez) okul gibi gittiğimiz evi vardı. Senaryo konuşulurdu.
“Körle yatan şaşı kalkar” derler. Eski eşinizin Yavuz Turgul’un hiç etkisi yok mu senaristliğinizde?
I.E.: Çok uzun yıllar evli kaldığınız, yaşadığınız birisi. Tabii ki var.
Hikâyeyi oluştururken en çok neler etkiliyor ?
I.E.: “Aşk Eski Bir Yalan” dedim, Türk filmleri tadında sıcak bir şey olsun diye. İnsanın aklına birden bir şey gelir ya, öyle oldu. Önce 1-2 sayfa yazdım. Sonra 4-5 sayfaya çıktı falan. İlk günden beri de, Hülya Hanım biliyor projeyi. Senaryoya katkısı oldu.
Hakikaten “Aşk Eski Bir Yalan” mı?
I.E.: Şimdi hakikaten aşk eski bir yalan oldu. Herkes kendi içine döndü.
H.K.: Sadece aşktan değil bütün duygular.
I.E.: Evet. Duygular biraz yozlaştı. Bu diziyle belki bunları biraz hatırlatırız. Unuttuğumuz şeyleri, değerleri, ailenin ne demek olduğunu, birbirine sahip çıkmanın ne demek olduğunu.
Takip ettiğiniz ve başarılı bulduğunuz diziler hangileri?
I.E.: “Yaprak Dökümü”nü çok beğeniyorum. “Annem”i, “Bıçak Sırtı”nı beğeniyorum… Bir dakika “Kuzey Rüzgârı”nı unutmayayım, oynadığım dizim.
Çocuklarım da sinemayı seçti
Sizi “Aşk-ı Memnu” dizisiyle tanıdık. 1975-1978 arasında yoğun bir iş trafiğiniz var ama ondan sonra 2000’li yıllara kadar iş yok. Niye?
I.E.: Ara verdim. Çünkü önce seks filmleri çekildi, sonra ihtilâl oldu. Politik film çekilemedi ardından arabesk filmleri furyası… Onların içinde olmadık. Sonra da evlendim, iki çocuğum oldu.
Kaç yaşında ve isimleri?
I.E.: Kızım Nisan Turgul 25 yaşında. Oğlum Ahmet ise 21 yaşında.
Onlar sinemayla ile ilgili bir şey yapıyorlar mı?
I.E.: Kızım “Sıla” dizisinde hem rejide çalışıyor, hem oynuyor.
Hangi rolde?
I.E.: Süryani “Abay”ın kız kardeşi “Lusin”. Oğlum da kısa film çekiyor.
Aşk-ı Memnu’da oynamanız nasıl oldu? Kim, nasıl keşfetti sizi?
I.E.: Modellik yapıyordum. Birkaç reklam filminde oynamıştım. Sonra Milliyet gazetesinin Pazar ilavesine kapak oldum. O haberimi Vasfiye Özkoçak yapmıştı, kulakları çınlasın. Tekin Özertem ile Halit Refiğ beni orada gördüler, rol teklif etti. Aslında beni Müjde Ar’ın oynadığı “Bihter” rolü için çağırdılar ama sonra “Nihal” oldum. Müjde’yi de “Nihal” rolü için çağırmışlar.
‘Kaldırılan dizim yok, çok şükür Allah’ıma’
Hülya Hanım, geçen yıl Türkan Şoray, Kadir İnanır, Fatma Girik, Müjde Ar’ın başrolünde oynadığı dizilerin yanı sıra sizinki de yayından kalkınca, “Türk sinemasının starları reytinge yenildi” haberleri çıktı.
Koçyiğit: Benim oynadığım dizi reytingi düşük diye bitmedi. Benim dizim devam ediyordu, ama ben ayrıldım. Nedeni de şu: Başlangıçta üç bölüm senaryo okuyoruz, öyle kabul ediyoruz. Dizinin başta düzgün bir gidişi vardı. O gidişten sapıldı. Hem yapımcıyı hem senaristi uyardım. İkazlarım dikkate alınmadı.Onun üzerine bıraktım diziyi.
Senaryonun iskeletinin omurgasını farklı yöne, istediğin yöne gitmemesinden kaynaklı bir durum.
Koçyiğit: Dizi, ben ayrıldıktan sonra bir hafta devam etti, sonraki hafta diziyi kaldırmak durumunda kaldılar. Demek ki bir ağırlığım vardı, bir eksiklik hissedildi ki benden sonra dizi yaşamadı. Benim öyle üçüncü, dördüncü bölümde kaldırılan bir dizim yok yani. Çok şükür Allah’ıma.
Yani o kadar tehlikeli bir şey mi üçüncü, dördüncü bölümde kalkması?
Koçyiğit: Hoş bir şey değil tabii… O zaman hiç halkın nabzını tutamamış oluyorsun. Öyle değil mi? Bilmiyorum, herhalde iyi bir şey değil.
Dizide de büyükanne
Bu dizide oynamayı niye kabul ettiniz? Size evet dedirten nedir?
Koçyiğit: Bir kere çok özverili ve çok sevgi dolu yaşayan bir kadın var. Eşi yok, bir tanecik evladı var. Onu büyük bir kazada kaybediyor. Geriye bir tek torunu kalıyor ve o torununa adıyor ediyor hayatını. Evladı, torunu için yaşayan bir kadın. Bir yandan çalışıyor, bir yandan holdingin işlerini yürütüyor, bir yandan da oğluna yetmeye çalışıyor. Fakat ne olursa olsun anneanne, babaanne, dede sevgisi anne baba kadar bir çocuğa yetmiyor.
Bir kere bu belki de anneanne olduğum için o anneanneliği yaşamış bir insan olduğum için o mutlaka bana yüzüme yansımıştır diye düşünüyorum. Hayatı sadece torunu için yaşadığından kendi yaşamamışlığı var. Yani bir kadın olarak, insan olarak yaşamamışlığı var. Annesiz, babasız çocukların eğitimine adamış kendini… Kendimle özdeşleştirdiğim yönleri de olunca rolün o zaman daha bir cazip geliyor bana. Itır Esen’in yazmasının çok büyük bir katkısı var. Hem Itır’ı tanıyorum, hem bunca yıldır birikimlerini görüyorum. Sıcak bir şey yaratmaya çalışmış.
Eşim beni çok şımartır
Evlilikle şöhretin bir arada başarıyla yürütüldüğünü gösterdiniz. Bunu nasıl başardınız?
H. K.: Bir tek sihirli formülü var. O da şu: Yaşadığım ülke insanının bunu seçmesi, tercih etmesi, bunun arkasında durması. Bu kendiliğinden oldu. Bu evliliğin arkasında durdu Türk insanı. Çünkü bunu bir değer olarak gördü ve ona saygı duydu, onu yaşattı.
Ama şöyle de bir gerçek var. İnsanlar şöhreti başkasıyla paylaşmak istemiyor.
H. K.: İnsanlar beni hiçbir zaman “dişi”, “yatağa atılacak kadın”, işte “çok güzel bir vücudu” olan, işte “bir kere beraber olsam” diye iç geçirilecek bir kadın olarak görmedi. Beni “bacım”, “kardeşim”, “yengem”, sanki onun ailesinin bir parçasıymışım gibi gördü. Ailesindeki bir kadın gibi de bir yaşamım olduğu için o onunla örtüştü.
“Aşk Eski Bir Yalan” yanılmıyorsam Sezen Cumhur Önal’ın yazdığı bir şarkı aynı zamanda… Size göre de aşk eskilerde kalan eski bir yalan mı?
H. K.: Ben tam tersine, her geçen gün, çok daha güzelleşen bir aşk yaşıyorum. İnsanın kendi elinde olan bir şey diye düşünüyorum. O aşkı taze tutmak senin enerjin, senin isteğinle gerçekleşiyor.
Eşiniz Selim Soydan, size ne türlü jestler yaptığı zaman mutlu oluyorsunuz? Siz ona nasıl karşılık veriyorsunuz?
H. K.: Selim öyle belli bir günü beklemeden sürekli sürprizler yapıp, sürekli benim hoşuma gidecek şeyler yaşatmayı seviyor. Belki ben ona onun hak ettiği kadar şeyi yapamıyorum ama o beni çok şımartıyor.
Evlilikte kaç yılı geride bıraktınız?
H. K.: 39
“Sürpriz yapmayı sever” derken örneğin 38. evlilik yıldönümünüz de, 38 tane gül mü getirir size?
H. K.: Yok, gösteriş tarzı şeyler yapmıyor. Tabii ki çiçekten çok hoşlanırım. Evimde hiçbir gün çiçek eksik olmaz o ayrı. Mesela seyahat etmekten çok hoşlanıyorum.Bilet getirir, “Hadi gidiyoruz” diye.
En mutlu olduğunuz seyahat hangisi?
H. K.: Bu sene mesela Göcek beni çok çok mutlu etti. Her dakikası çok tatlı geldi.