Ayrılık Öyküsü – 1
Evet beni oraya götüren yıllardır aradığım, nasıl gireceğimi, o kapıyı açacak tulsumlu sözcükleri araduğım gerçek ülkeme taşıyacak şifreyi sen buldun ve yine biliyorum ki seninle gidecek. Senin söylediğin gibi herşey bir arada olmuyor. Seni gördüğüm her gün, her gece, her sabah gözlerime yerleşen o pırıltıyı senin de taşımanı istiyordum. Ben varken çalan telefonları açıp yanında olduğumu söylemeni… Bütün o kadınları en çok da bir zamanlar şimdi bu duyduklarımı sana yaşatan o kadını unutmanı istiyordum. Yaşamın bana nasıl bıkkınlık verdiğini bu insanlardan, yüreklerine kazınmış tüm bu kötülüklerden, televizyonda görünce ağladığım savaşlardan, yıkımlardan, bu yoksulluktan, bu ikiyüzlü insanlardan nasıl usandığımı bunları taşıyamayacak denli zayıf olduğumu anlamanı korkarak uyandığım gecelerde anlattıklarımı geçiştirip beni sakinleştireceğine hepsinin doğru olduğunu ama yanımda olduğunu söylemeni istiyordum.
Oysa sen haklıydın, bunların hepsini yaşamıştın. Böylesine acı duyarak, böyle herşeyimin sana çarpıp zedelenmesine izin vererek yaşayamayacağımı biliyordun. Evet öğrendim. Şimdi bunca zaman sonra bana ne yapmak istediğini anlayabiliyorum. Söylediklerini yapıyorum bu dünyaya geri döndüm. Artık o hala hatırladıkça beni ürperten dalgalanmaları istemiyorum, dakikalarca çalıp açılmayan telefonun sesini ya da makinedeki boğuk cümleleri ne zamandır duymuyorum, bana her gün çiçekler gönderen biri var, her gün gelen çiçekleri seviyorum dünyanın en güzel kadını olduğumu duymak hoşuma gidiyor. Evet haklıymışsın öğrenmem gereken tek şey buymuş; suyun üstündeki taşlara basarak yürüyüp gitmek, içine girmemek yansıyan görüntülere bakmamak. Öyle yapıyorum işte her şey düz bir çizgide gidiyor beklenmedik bir şey yok, şaşırtacak bir şey yok. O her gün aynı saatte arıyor. Aynı saatte çiçekler geliyor, armağanlar…
Onun tam yanında duruyorum bu ne demek biliyor musun tam yanında durmak? Bir kadın senin ancak arkanda durabiliyor sevgili. Kocaman görüntünün ardında bir yerde gölgenden seçilemiyor. Başkaları da var mı bunu asla bilemiyorsun, bilemedim, bence vardı, hep vardı ama her keresinde ince söz oyunlarıyla, yüzündeki gergin ifadeyle, gözlerinde yerleşen bıkkınlıklarla beni hep yalanladın. Şimdi biliyorum; senin tek bir kadınla, tek bir müzik parçasıyla mutlu olamayacağını her sabah kalktığında yeni bir heyecan duymazsan mutsuzluktan öleceğini biliyorum. Bunu sana yaşatmak istedim. Gerçekten istediğim tek şey buydu seni her sabah uyandığında yeniden mutlu etmek. Böylece çılgınca görüntüler eşliğinde ama benle yaşamanı sağlamak. Oysa senin değişimlerine kapılmaktan, onları izlemekten, onları yorumlamaya çalışmaktan başka bir şey yapamadım ki… Belki doğru yalan söyledim istediğim tek şeyin senle bu sonsuz maceraya girmek olduğunu, her gün yeniden tek bir bakışla, telefonun çalmasıyla, küçük bir kağıda yazılmış sözcüklerle kalp atışlarının hızlanmasını, beklenmedik bir anda tam her şey yoluna girdi derken yerin ayaklarımın altından kayıvermesini bu sonsuz sarsıntıyı istediğimi söylerken yalan söyledim.
Ama beni senden iyi kim anlayabilir? Belki de aslında hiçbir şey istemiyordum ne istediğimi ne düşündüğümü sözcükler halinde belirginleştiremiyordum bile… Birlikte saatlerce oturduğumuz o ilk gün seni seviyordum ve bunca zaman hep aynı, hala aynı seni seviyorum doğrusu bu… Sürekli bir duvara çarptım, sürekli sanki görünmez bir el beni uzakta tutuyordu.Yapmak istediğim hiç bir şeyi yapamadım. Senin istediğin kadın bu nasıl bir şeydi bilmiyordum, o olmaya çalıştım, yeter ki o duvar belirmesin, o görünmez el beni yine itmesin diye senin sevimli küçük kızın, senin küçük fahişen, senin dostun. Evet bunları sende öğrendim. Birinden delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmek, içinde ondan uzaklaştığın her adımda onun içinde büyüdüğünü, içine sığmadığını duymak, kurtulmaya çalışmak, içinde tutmaya çalışmak, boğulmak bütün bir dünyanın, bütün görüntülerin, anıların, çocukluk günlerinin, gelecek düşlerinin, bugünün renklerinin siliniverdiği bir anda yine de ayrılmak zorunda olmak… Bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Eminim biliyorsundur.
İşte şimdi senden ayrıldım. Sanki o ilk ayrılık anında içime sığdırmaya çalışıp başaramadığım şey şimdi sakince duruyor. Zaman zaman kalbimi sıkıştıran, karın boşluğundaki o bildik burkulmaya yol açan, ellerimi titreten, gözlerimin dolmasını sağlayan o olsa da eskisi gibi değil, duruyor. Sanki içimde katılaşan bir ruh… Bak artık ağlamıyorum. Kendimi öldüreceğimden korkuyorlardı, kendini öldürmek başka nasıl olabilir ki içindeki coşkuyu, içindeki çocukluğu, içindeki mutluluğu, içindeki her şeye rağmen kendini verişi öldürmekten başka nasıl olabilir? Bütün bunların olmadığı bir dünyaya geri döndüm. Hepimizin söylediği gibi, hepimizin yaşadığı sürece söylenip durduğu başka şeyler söyleyip yine de onları değil bu katılaşan yüreğinizi bulduğumuz dünyaya geri döndüm. Belki de tek isteğim birlikte bir şarkı söylemekti… Benim şarkımı basit, sıradan, sevimli bir şarkı ama söylemedin..
tam benim dramım… yeni anlıyorum ki hayat gerçekten acımasızmış… ya off beni anlayan yokmu.. hayat artık benim için acı, kader… benim gibi düşünen varsa anlıyorum sizleri.,.,.,.,.,.,.